Gazeteci, yayınevi yöneticisi Mehmet Bozkurt, depremin ilk gününden beri Hatay’daydı. Geçtiğimiz Haziran’dan beri ise bu şehirde yaşamaya başladı. Tanık olduğu acıları, biraz olsun hafifletmek, o şehrin çocuklarına el uzatmak için dernek kurdu, onları kitaplarla tanıştırdı. Hatay’daki tanıklıklarını yazdı….
“Depremin ilk günlerinden itibaren Hatay’dayım. Haziran ayından bu yana ise ailemle birlikte bu kadim şehirdeyim. İşim gereği sık sık İstanbul’a gitsem de gönlüm Hatay’da.
Toz, çamur, beton yığınları, iş makineleri ve yalnızlık…
Hatay’ın özeti.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 6 Mart tarihli raporuna göre Hatay’da, acil yıkılacak, ağır hasarlı ve yıkılan bina sayısı toplam 215 bin 255 olarak tespit edilmiş, 25 bin 957 bina orta hasarlı, 189 bin 317 bina ise hafif hasarlı olarak kayıtlara girmiş.
ÇŞİDB tarafından yürütülen hasar tespit çalışması sonucuna göre acil yıkılacak, yıkık veya ağır hasarlı kategorisinde 11 ildeki toplam konut sayısı 518 bin olarak belirlenmiştir. Tüm deprem bölgesinde yıkılacak binaların yarısı Hatay’dadır.
Bu yıkımlar 50 binden fazla canın kaybına sebep oldu. Şüphesiz ki depremin ardındaki acının büyüklüğünü ölçebilecek bir şey yoktur. Fakat bu tablo göstermektedir ki; depremlerin merkez üssü Kahramanmaraş, yıkımın merkezi Hatay’dır.
ŞEHRİN YENİ GÖRÜNTÜSÜ
Şehir bugün çorak bir görüntüye sahiptir. Hafriyat kamyonları, iş makineleri, sağ sola dökülen molozlar, göğe yükselen toz bulutları, çamurlu yollar, çalışmayan trafik ışıkları, yağmurla birlikte oluşan su birikintileri şehrin adeta yeni görüntüsüdür. Sosyal medyada şehrin 6 Şubat öncesi ve bugününü gösteren fotoğraf ve videolar acı verici manzarayı resmetmektedir.
Resmi raporlara göre deprem sonrası oluşan yoksullaşmanın giderilmesi için en yakın tarih 2030 yılıdır. Büyük acılarla başa çıkması gereken bu insanlar en yakın 2030 tarihine kadar yoksullukla mücadele etmek zorundadır. Giderek ağırlaşan ekonomik şartlar düşünüldüğünde öngörülen 2030 tarihi oldukça iyimser görünmektedir.
HATAY’IN RİTMİ BOZULDU
Başta Antakya olmak üzere birçok ilçede çarşılar yıkılmış durumdadır. Halkın günlük ihtiyaçlarının karşılanmasının ötesinde bir kentin kültürünü oluşturmaktadır. Bu şehrin ritmidir. Hatay’ın ritmi bozulmuştur. Çarşılar yıkılmış, kültürel doku tahribata uğramış durumda. Şehrin hafızası olan mekanlar yerle bir olmuş, birçoğu başka ilçelere taşınmak zorunda kalmıştır. Konteynerlerde faaliyet yürüten esnaf sayısı hiç küçümsenmeyecek düzeydedir.
Eğitim kurumlarından sağlık kurumlarına kadar halkın temel ihtiyaçlarının karşılandığı kurumların birçoğunun binası yıkılmış, kapasitesi düşmüştür. Okul çağındaki çocuklar sağlıklı işleyen bir eğitim öğretim sistemine sahip değildir. Boş geçen derslerin sayısı nedeniyle okula olan bağlılık oldukça zayıftır. Kadro açığı da eklenince eğitim öğretim hayatı öğrenciler ve öğretmenler için oldukça çilelidir. Devlet memurları açısından şehrin hazin tablosuna alışmak, bu koşullarda görev yapmak, ev kiralayamamak ya da yüksek fiyatlara razı gelmek memur hayatının bir parçasıdır.
Günlük elektrik kesintileri, düşük voltajlı elektrik kullanımı artan elektrik faturaları depremzedelerin en sık şikayetçi oldukları konulardan.
Konteyner şartlarında sürdürülen hayat, kalabalık nüfus ile yaşamak zorunda olmak mevcut aile bağlarını zedelemektedir.
Ayrıca konteyner kentler dışında konteynerde yaşayan ailelerin elektrik, su ve kanalizasyon hattına sahip olmak için verdikleri mücadele oldukça zorludur.
Kış şartlarında gri bir gökyüzünün altında, yıkıntılar içinde bir şehir.
SONUÇ:
Jeolojide bir temel kural vardır: Bir yer geçmişte depremlerden etkilenmiş ise gelecekte de etkilenecektir. Hatay ve deprem riski taşıyan tüm şehirler için bu durum geçerlidir. Bu gerçeği bilerek şehirler kurmalı, binalar inşa etmeli, bu gerçeği sosyal hayatın bir parçası haline getirmeliyiz.
Bu konu üzerine uzmanlaşmış kurumlar ekonomik, bilgi, veri açısından desteklenmeli faaliyetleri ile halkın gündelik yaşamının içinde olmalı.
Deprem gerçeğine uygun eğitim öğretim olmalı ve çocuklar bu gerçek üzerinde bilinçli bir hayat sürmeli.”
TOMURCUK DERNEĞİ NELER YAPIYOR?
Tomurcuk Derneği Antakya’nın Serinyol mahallesinde iki konteynerden oluşan bir kütüphane kurdu. Dünya klasikleri, test kitapları ve okul öncesi okuma kitaplarının da olduğu kütüphane birçok kitapseverin desteği ile kuruldu. Tarihi kütüphanelerin olduğu Hatay’da kütüphanelerin yıkılması Gizem Ece Aşkar Bozkurt ve Mehmet Bozkurt çiftini harekete geçirdi. İstanbul’da çeviri bürosu sahibi Gizem Ece ve bir yayınevinde yönetici olan Mehmet Bozkurt depremin ilk günlerinden itibaren Hatay’a desteğe geldi.
Çift depremden sonra üç yaşındaki kızları ile birlikte Arsuz’a yerleşerek depremden etkilenen çocuklar için harekete geçti. Serinyol’da bir arazi üzerine dört konteyner kurarak Tomurcuk Derneği’nin çalışmalarına başlayan çift, arkadaşlarından ve yakın çevrelerinden destek alarak depremden etkilenen çocuklar için psikososyal destek sunabilecekleri ortam hazırladı. Okul dönemi öncesince ihtiyaç sahibi çocuklara kırtasiye setleri ulaştırıldı. Tomurcuk Derneği aynı zamanda konferanslar ve söyleşiler aracılığıyla uzmanlarla çocukları etkinliklerde buluşturmayı hedefliyor. Bulundukları alanda herhangi bir kütüphanenin olmaması nedeniyle Tomurcuk Derneği, daha zengin kitap arşivi, daha iyi okuma ve ders çalışma imkânı olan çocukların ve gençlerin faydalanabileceği bir kütüphaneyi de bölge halkının hizmetine sunmayı hedefiyle çalışıyor.
patronlardunyasi.com